Menu 0

    Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler esas alınarak düzeltilmiş "külliyatı"...

    Bu bir türkü :-
    toprak çanaklarda
    güneşi içenlerin türküsü!
    Bu bir örgü :-
    alev bir saç örgüsü!
    kıvranıyor;
    kanlı, kızıl bir meş´ale gibi yanıyor
    esmer alınlarında
    bakır ayakları çıplak kahramanların!
    Ben de gördüm o kahramanları,
    ben de sardım o örgüyü,
    ben de onlarla
    güneşe giden
    köprüden
    geçtim!

    Tadımlık



    GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ

    Bu bir türkü :-
    toprak çanaklarda
    güneşi içenlerin türküsü!
    Bu bir örgü :-
    alev bir saç örgüsü!
    kıvranıyor;
    kanlı, kızıl bir meşale gibi yanıyor
    esmer alınlarında
    bakır ayakları çıplak kahramanların!
    Ben de gördüm o kahramanları,
    ben de sardım o örgüyü,
    ben de onlarla
    güneşe giden
    köprüden
    geçtim!
    Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
    Ben de söyledim o türküyü!

    Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
    altın yeleli aslanların ağzını
    yırtarak
    gerindik!
    Sıçradık;
    şimşekli rüzgâra bindik!.
    Kayalardan
    kayalarla kopan kartallar
    çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
    Alev bilekli süvariler kamçılıyor
    şaha kalkan atlarını!



    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!



    Düşmesin bizimle yola :
    evinde ağlayanların
    göz yaşlarını
    boynunda ağır bir
    zincir
    gibi taşıyanlar!
    Bıraksın peşimizi
    kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

    İşte :
    şu güneşten
    düşen
    ateşte
    milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

    Sen de çıkar
    göğsünün kafesinden yüreğini;
    şu güneşten
    düşen
    ateşe fırlat;
    yüreğini yüreklerimizin yanına at!
    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!



    Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
    Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
    toprak kokuyor bakır sakallarımız!
    Neşemiz sıcak!
    kan kadar sıcak,
    delikanlıların rüyalarında yanan
    o «an»
    kadar sıcak!
    Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
    ölülerimizin başlarına basarak
    yükseliyoruz
    güneşe doğru!

    Ölenler
    döğüşerek öldüler;
    güneşe gömüldüler.
    Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!



    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!

    Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
    Kalın tuğla bacalar
    kıvranarak
    ötüyor!
    Haykırdı en önde giden,
    emreden!
    Bu ses!
    Bu sesin kuvveti,
    bu kuvvet
    yaralı aç kurtların gözlerine perde
    vuran,
    onları oldukları yerde
    durduran
    kuvvet!
    Emret ki ölelim
    emret!
    Güneşi içiyoruz sesinde!
    Coşuyoruz,
    coşuyor!..
    Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
    mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!

    Akın var
    güneşe akın!
    Güneşi zaaaaptedeceğiz
    güneşin zaptı yakın!

    Toprak bakır
    gök bakır.
    Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
    Hay-kır
    Haykıralım!

    1924

    SALKIMSÖĞÜT

    Akıyordu su
    gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
    Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
    Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
    koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
    Birden
    bire kuş gibi
    vurulmuş gibi
    kanadından
    yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
    Bağırmadı,
    gidenleri geri çağırmadı,
    baktı yalnız dolu gözlerle
    uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!

    Ah ne yazık!
    Ne yazık ki ona
    dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
    beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!



    Nal sesleri sönüyor perde perde,
    atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!
    Atlılar atlılar kızıl atlılar,
    atları rüzgâr kanatlılar!
    Atları rüzgâr kanat...
    Atları rüzgâr...
    Atları...
    At...

    Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

    Akar suyun sesi dindi.
    Gölgeler gölgelendi
    renkler silindi.
    Siyah örtüler indi
    mavi gözlerine,
    sarktı salkımsöğütler
    sarı saçlarının
    üzerine!

    Ağlama salkımsöğüt
    ağlama,
    Kara suyun aynasında el bağlama!
    el bağlama!
    ağlama!

    1928



    ORKESTRA

    Bana bak!
    Hey!
    Avanak!
    Elinden o zırıltıyı bıraksana!
    Sana,
    üç telinde üç sıska bülbül öten
    üç telli saz
    yaramaz!

    Bana bak!
    Hey!
    Avanak!
    Üç telinde üç sıska bülbül öten
    üç telli saz
    dağlarla dalgalarla kütleleri
    ileri
    atlatamaz!

    Üç telli saz
    yatağını değiştirmek isteyen
    nehirlerde :-
    köylerden, şehirlerden
    aldığı hızla,
    milyonlarla ağzı
    bir tek
    ağızla
    güldüremez!
    Ağlatamaz!
    hey!
    hey!

    üç telli sazın
    üç telinde öten üç sıska bülbül öldü acından.
    Onu attım
    köşeye!
    hey!
    hey!
    üç telli sazın
    ağacından
    deli tiryakilere
    içi afyon lüleli
    bir çubuk
    yaptılar!



    Hey!
    Hey!
    Dağlarla dalgalarla, dağ gibi dalgalarla dalga gibi
    dağ-lar-la
    başladı orkestram!
    Hey!
    Hey!
    Ağır sesli çekiçler
    sağır
    örslerin kulağına
    Hay-kır-dı!.
    Sabanlar güleşiyor tarlalarla,
    tarlalarla!
    Coştu çalgıcı başı,
    esiyor orkestram
    dağlarla dalgalarla, dağ gibi dalgalarla, dalga gibi
    dağ-lar-la.

    1921
    PİYER LOTİ

    Esrar!
    Tevekkül!
    Kısmet!
    Kafes, han, kervan
    şadırvan!
    Gümüş tepsilerde rakseden sultan!
    Mihrace, padişah,
    bin bir yaşında bir şah.
    Minarelerden sallanıyor sedef nalınlar,
    burunları kınalı kadınlar
    ayaklarıyla gergef dokuyor.
    Rüzgârlarda yeşil sarıklı imamlar ezan okuyor!

    İşte frenk şairinin gördüğü şark!
    İşte
    dakikada 1.000.000 basılan
    kitapların
    şarkı!
    Lâkin
    ne dün
    ne bugün
    ne yarın
    böyle bir şark
    yoktu,
    olmayacak!
    Şark
    üstünde çıplak
    esirlerin
    aç geberdiği toprak!
    Şarklıdan başka herkesin
    orta malı o

    Devamı
    Format :Kitap
    Barkod :9789750803734
    Yayın Tarihi :2020-10-19
    Yayın Dili :Türkçe
    Orjinal Adı :835 Satır; Şiirler 1
    Baskı Sayısı :21.Baskı
    Sayfa Sayısı :248
    Kapak :Karton
    Kağıt :3.Hamur
    Boyut :135 X 210
    Emeği Geçenler :
    Yazar   : Nâzım Hikmet Ran
    Yazarın Diğer Eserleri
    İlgili Eserler